|
 |
|
>>ßü$r@<< |
|
|
|
|
|
 |
|
ŞiİRlErR |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bir ihtimaldim,bir olasılık.Kanalizasyon boşluğunda eriyip,yok olup gidebilirdim.Ama kendime,pardon kendim sandığım bir insan hormonuna yer bulabildim...Aaa!!!Afedersiniz bulabildiğimi sandım.Yarıştım,beraber yetişseydik eğer gideceğimiz yere kardeşim olacaktı birtanesi.Ama en kararlısıydım babamın milyarlarca sperminden.Daha annemin karnında öğrendim yarışmayı...
Annem iyi beslenemedi,karınca kararınca geçindik.bir zeytini bölüştük bazen.Annemin karnında öğrendim paylaşmayı.Doğdum sonra...Normal doğdum...Büyük acılarla.Normal doğum diyorlardı ama annem çok ağladı.Anormal bir isim koymuşlar sancılı doğumlara ve ilk nefes alışımda öğrendim yalan söylemeyi....
Bir süre babamla aynı memeyi paylaştım.Hemen hemen sekiz ay kadar sürdü.Yemek yedirdiler sonra.Hatırlıyorum da ilk yediğim yemek patates ezmesiydi."Patata ımkılle" diyorlar dı arapçada.Bir şeyin birden fazla söylenişi varmış dil diyorlar buna...
Sancılı,yoksulluk ağırlıklı bir müzik albümüydü hayatım ve popüler olmadığım da kesin.Yaşım yedi oldu.Ah ne kadar kolay"yaşım yedi oldu" demek.Oysa bu üç kelimenin içinde ne hastalıklar,ne acılar,ne zorluklar gizlidir.Okula başladım.Siz hiç yalanın taş halini gördünüz mü?Ben gördüm.Okul...Tuhaf.Ali hep ata bakıyordu ya da Emel'in babası süt alacak parayı bulmakta zorlanmıyordu.Öğretmenimi hiç unutmadım ben.Öğretmenimi ve mobilyacıda kestirdiği sopasını.Ama hala anlamadığım bir şey var...Mobilyacı sıra arkadaşımın babasıydı...
Mahalleler arası trizm merkezleridir toprak sahalar ve çocukluk ne güzeldir kazanırken.Gülle,Fırıldak,Bastı,Misket...Ve Deli Emrah.Ben en çok gülleleri sevdim,en çok Deli Emrah'tan korktum çocukluğumda.Toprak saha ülkemiz,Gülleler sermayemiz,ezenimiz Deli Emrah..Emrah yutulsa bile geri alıyordu güllelerimizi.Ve bizde arkadaşlarla yeni oyunlar deniyorduk.Kimileri evcilik oynamaya başlamıştı bile.Bense...Ben yepyeni bir oyun bulmuştum.Tek başımada oynayabiliyordum.Bende önce girenlerin tuvalet taşına bıraktıkları bokları temizliyordum çişimle...
On yaşımda hindistan cevizi hayalleri kurdum.Siz hiç intiharın gaz halini gördünüz mü?Ben içtim.Kabuklarını gösterdikçe arkadaşlarım hindistan cevizlerinin ben sigara içtim.Yirmi yaşımda tattım hindistan cevizini,hiç te güzel değilmiş.Oysa hayallerimdeki hindistan cevizi böyle miydi?Bilmem insan hayallerini yedimi böyle oluyor herhalde...
Büyüyordum.Bir portakal bahçemiz var ki günahlarımızı saklar toprağında.Siz hiç tarihin bedene yansımasını gördünüz mü?"Porno dergilerdeki kadınlar ne kadar da güzel,evlen deseler evlenirim"ah yıllarım ah...Ne kadar da saftım on beş yaşımda.Hem çalışıp hem okuma çabası.Çalışırken üstümü leş gibi yapardım annem bana acısın diye.Ama annem bana hep acırmış zaten.Ha anne dedim de aklıma geldi.Siz hiç tanrının yer yüzündeki yansımasını gördünüz mü?Anne...
On altı yaşımda harikalar ülkesinin sorunlarını konuştum Alis'le.Kötü kurda mani olmaya çalıştım,iskambil kağıtları üzerime devrildikçe...Hansel ve Gratel'i uyardım,ama hiç ürkütmeden güvercinleri...
Liseye başladım.Donald Amca bir faşist çocukluğumda.Herşey normal gibiydi,herşey normal.Ta ki bi açlığı görene kadar.Evet oradaydı,dolmuşun içinde ayakta bekliyordu,bir önceki durakta kaçırmıştı,bir sonraki durakta bekliyordu.Her yerdeydi(!)Ve ilginç sorular beynimi kemiriyordu.Şu nene otuz yıl evvel hangi dedenin delikanlılık hayallerini süslüyordu?Ya da bir bakteri yaşadığının farkındamıydı?Neden buradaydık...
Memleketten uzaklaştıkça anneye yaklaşırsın.
-Birşey lazım mı?
-Evet varsa biraz anne lütfen...
Gurbet gördüm,çalıştım.Uzaklara,çoook uzaklara gittim.Uzak doğuya gittim.Uzak doğuda çalıştım.Antep,Urfa,Erzurum,Malatya...
Yaşım yirmi oldu artık.Şimdi düşünüyorum da,hangi şanslı ustanın karıydı acaba tasviye nedeniyle yapılan zararına satışlar.Başta belki bir çocukluk oyunuydu,çişimle bokları temizlemek.Ama şimdi heryer b*k dolu.Okullar,yollar,evler,eller,yeminler...Evet yirmi yaşımda çiş olmaya karar verdim.Ama nasıl çiş olunurdu?Hemen kendime benzer insanlar buldum,toplandık.Tam bir tuvaletin içine girecektik ki yüzü sivilceli,pis adamlar arızalıdır dedi..Anlaşılan böyle de olmadı...İşte bunun için,çiş olmak için,temizlemek için,anlamak ve anlatmak için: TİYATRO...
YANLIZIM
yalnızım.."
bunca acı tek bir söze nasıl sığabiliyordu...
aldım bu sözü dudaklarınızdan, saplayıp kalbimi onunla parçaladım..
o söz ki;
sapladıkça kalbimin her parçasına yüzünüzü yeniden çiziyordu..
şimdi içimde binlerce yüz oldunuz..
şimdi içimde binlerce siz oldunuz..
yalnızsınız..
bilseniz ne kadar suçluyum bunun için..
bilseniz ne kadar acı çekiyorum..
çünkü sevgim çekip alamıyor sizi derin ıssızlığınızdan. oysa ben sizi, sizden önce gözlerinizdeki o ıssıkzlıktan dinledim. sözlerinizden de önce.. benimle ölmeye hazır sesinizden bile önce..
yalnızsınız..
bilseniz ne kadar da çaresizim buna çare olamadığım için.. oysa en çok siz de soluk alıp veriyorsunuz diye sevdim ben yaşamı. yaşamın ona kendinizi eklediğiniz yerlerini sevdim en çok. dokundukça çoğalttığınız, sevdikçe çoğaldığınız yerlerini.. bu şehirden her ayrılışınızda arkanızda bıraktıklarınızı topladım birer birer.. oturduğunuz çay bahçelerinden yürüdüğünüz sokaklardan ıslandığınız yağmurun damlalarından topladım sizi.. vitrinlerde unuttuğunuz dalgınlığınızı hiç tanımadığım bir kızın su yeşili gözlerinde bıraktığınız mısralarınızı.. bir bunlara bir de her "sevgilim" deyişinizde binlerce çiçek açtıran o büyülü sesinize sarılıp uyuyabildim ancak, düşlerime dar gelen tek kişilik yatağımda. soluğumu yalnızca sizin için içimde saklıyorken düşlediğim yarınlara, siz nasıl da ben hissedemeden soluksuz kaldınız...
yalnızsınız...
bana git dediniz..
sonra gitme... kal.. dediniz..
hiç farkında olmadan bir tek sözünüzle ittiğiniz o uçurumdan son anda yakaladığınız ellerimle çekip çıkardınız beni. o gece kollarınızda gözyaşlarına boğulmamın sebebini belki hiç anlayamadınız. o "kal"ın benim için önemini hiç bilmediniz...
hiç bilemediniz sizi bir başkasıyla yakalamayı istediğiniz mutluluğa engel olmayı istemeyecek kadar sevdiğimi.. bir başka aşka tututnarak ıssızlığınızdan sıyrılabilecekseniz eğer kalbinizde derin bir suçluluk duygusu pişmanlık ve acıdan başka birşey yaratabilmekten, yalnızlığınıza ilaç olabilmekten aciz, size zarar vermekten bir adım öteye gidemeyen şu deli sevdamın ağırlığını üzerinizden alıp gidebileceğimi bilemediniz.. aşkımı bir "eflatun ölüm"e sarıp gidebileceğimi..
yalnızsınız..
bilseniz ne kadar suçluyum bunun için..
ah bir bilseniz ne kadar çok acı çekiyorum..
nolur affedin beni.. boyle büyük bir aşkla severek size en büyük acımasızlığı ben yapıyorum..
affedin beni.........
sevgili......
.... SUSARAK ÖZLÜYORUM SENİ...

Susarak Özlüyorum (işte buna bıçak çekiyorum)
Sözcüklerim varmiyor uzaklarına
Birer birer düşüyor bütün öpmelerim
Ağır yenilgiler alarak
Adresinde yoklu¤unu kıyamet bilerek
Sadece susarak özlüyorum seni
Hiç tanımadan, ne garip
Sadece susarak özlüyorum seni
Hiç tanımadan, ne garip
Sadece susarak özlüyorum seni
Hiç tanımadan, ne garip
Sense uzak, çok uzakta
Bir deniz gibisin resimlerde
Dokunsan Dersim olur, göçerim mecburen
Duydum çok sonradan, adın önemli değil
Acın aynı tadı veriyor
Adresinde yokluğunu kıyamet bilerek
Sadece susarak özlüyorum seni
Hiç tanımadan, ne garip
işte buna bıçak çekiyorum
şimdi adı yok, hiç bir sevgilinin
Zaman zaman değil şimdi
Yalnız benmiyim bu ahir zamanda
Derviş mekanına aşk ile cağıran
Bu ahir zamanda
|

Bu sefer de aynı şeyleri yaşıyorum.Aynı geçen seferki gibi…Önce atıyorum kendimi umarsızca kalbimin boşluğuna.Yere düşüyorum tabii.Toparlanıyorum biraz,sonra bir kez daha düşebilmek için ayakta durabileyim diye.Yürüyorum biraz.Görüyorum kalbimde aslında neler olduğunu.Zamanımı iyi geçirmeye çalışıyorum çünkü bunun da diğerleri gibi kalbimin kırıklarında sonlanacağını biliyorum.Yine de öyle olmamasını umarak titreye titreye yürümeye devam ediyorum.Ayağım takılıyor eski parçalarıma ama yanımda onun hayali var ya,düşmüyorum,tökezleyip safça yürümeye devam ediyorum.Ve yolun sonuna geliyorum.Tek yapmam gereken beklemek.Ama bu ben işte,değişmez ki!Vuruyorum yine kapılara bağıra bağıra yumruklayarak.Kapılar açılıyor ama bir süre sonra tekrar suratıma kapanıyorlar.Ağlıyorum,yok aslında hakkım ağlamaya sızlanmaya.Çıkıyorum kalbimin kırıklarından dışarıya.Kendi haline bırakmak için.Olmuyor ama,o da benim bir parçam sonuçta.Çekiliyorum kabuğuma,bir dahaki sefere güç toplamak için.Zaten yeterince iyileştiğimde bir daha başlıyor aynı olaylar.Her seferinde bu sefer farklı olacak diye umarak atıyorum kendimi ama hiç değişmeyeceğini de biliyorum.Aynı şeyleri yaşıyorum,yaşamaya da devam edeceğim.Beni durduracak bir şey olmazsa…Beni düştüğüm yerden kaldıracak,elimden tutacak ama kapıları yumruklamama izin vermeyecek...Kapıyı ben vurmadan açacak...Bir gün olacak…Bir gün…
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 2211 ziyaretçikişi burdaydı! |